HZ. MUHAMMED'İN AHLAKİ ÖZELLİKLERİ
1-Güler yüzlü idi.
Kendisi güler yüzlü olduğu gibi, Müslümanlara
da güler yüzlü olmayı tavsiye etmiştir. Bir Hadis-i Şeriflerinde: Mümin kardeşine tebessüm etmen sadakadır. İyiliği emredip
kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen
sadakadır. Yoldan taş, diken, kemik gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için
sadakadır. (Tirmizî, Birr, 36)
2-Her konuda güvenilir idi.
Nitekim daha peygamber olarak görevlendirilmeden
önce bile güvenilir insan anlamında ona Mekke’de el-Emin sıfatı verilmişti. Onu
tenkit edenler ve getirdiği ilahi mesajı kabul etmeyenler ona çeşitli
ithamlarda bulundular. Cin çarpmış dediler, delirmiş dediler, sihirbaz dediler
ama yalancı diyemediler. Medine’ye hicret ederken, yatağına Hz Ali’yi yatırmış
evden gizlice çıkıp gitmişti. Hz. Ali’ye ‘Yanımda bulunan emanetleri yarın
sahiplerine teslim edersin ‘buyurmuştu. O zaman elinde emanet olarak bulunan
eşyaların çoğu müşriklere aitti ve onlar da Peygamberimize güvendikleri için
eşyalarını ona teslim etmişlerdi.
3-İnsanların arasını ıslah eder,
bozgunculuğu asla sevmezdi.
Hz. Peygamber (s.a.s.) bir taraftan Müslümanlara, arabuluculuk
yapmalarını tavsiye ederken, kendisi de bizzat gidip dargın ve birbiri ile
anlaşamayan Müslümanları barıştırmıştır. Nitekim bir gün Resûlullah ashabına: “Size, namaz, oruç ve sadakadan daha üstün bir şeyi haber
vereyim mi?” buyurdu. Onlar: “Evet, ya Resûlallah” dediler. Peygamberimiz de
sözüne devamla: “Arabulmak, barıştırmaktır; Çünkü aranın bozulması kökünden
kazımaktır. Saçı kökünden kazımak demiyorum, dini kazımaktır” buyurdu.
(Tirmizî, Sıfatu’l-Kıyâme, 56.)
Yine
bir gün, Medine yakınlarındaki Kuba halkı dövüşmüş, hatta birbirlerini
taşlamışlardı. Bunu haber alan Rahmet ve barış elçisi Peygamber efendimiz,
ashabına: "Haydi bizimle geliniz de onların
aralarını düzeltelim," teklifinde bulunmuş ve Kuba'ya gitmişti. (Buhârî,
Sulh, 2.) Başka bir hadislerinde de, "Halkın
arasını düzelten ve bunun için iyilik kastiyle söz taşıyan ve yine iyilik
düşüncesiyle yalan söyleyen, yalancı değildir." (Buhârî, Sulh, 1.)buyurmuştur.
Bilindiği gibi yalan, İslâm’da büyük günahlardan kabul edilmiştir. Eşler veya
diğer insanların arasını bulmak için -her hangi bir kimsenin hakkının
kaybolmasına sebep olmayacak şekilde- buna müsaade edilmesi, arabuluculuğun ne
kadar önemli bir dinî ve ahlâkî görev olduğunu göstermektedir.
4- Küçüklere sevgi, büyüklere saygı
gösterirdi.
Onun mesajının temelinde sevgi
vardı. Bir Hadis-i Şeriflerinde; ‘Küçüklerimize
merhamet etmeyen, büyüklerimize saygıgöstermeyen bizden değildir.’ (Tirmizî,
Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66.) buyurarak, Müslümanlarda sevgi temelli
bir yaklaşımın gelişmesini sağlamıştır. Yaşlı ve hasta kimselere merhamet eder,
onların ihtiyaçlarını giderirdi. Çocukları sever, onları hediye vererek
sevindirirdi. Çocukların sevgi ile büyütülmesi halinde sevgiyi öğreneceklerini
ve yetişkin olduklarında onların da başkalarına sevgi göstereceğine işareten;
‘Merhamet etmeyene merhamet edilmez’ buyurmuşlardır.
5-Merhamet;
Gönderiliş amaçlarından biri olarak
Kur’an-ı Kerim’de ‘(Ey Muhammed!) Seni ancak
âlemlere rahmet olarak gönderdik.’ (Enbiya Süresi 21/107. Ayet)
şeklindedir. Bu da kendisi merhametin en güzel örneklerini vermiş, ayrıca Müslümanlara
da bütün canlılara merhamet ile muamele etmelerini emretmiştir. Onun merhameti
sadece insana şamil değildi. İnsanların yanında hayvanlara ve bitkilere bile
şefkatle muamele edilmesini isterdi. Kuşun ve karıncanın yuvasını bozanları en
yüksek düzeyde ikaz etmiş ve bunun yanlış olduğunu ifade etmişlerdir. Hz.
Peygamberin ahlakından örnekler.
6-Her zaman ve her yerde doğrudan ve
doğruluktan yana idi.
Özellikle adaletin gerçekleşmesi için doğru olmak, görüp bildiklerini
söyleyerek, adaletin gerçekleşmesini sağlamak çok önemlidir. Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın
aleyhine de olsa, Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan
kimseler olun. (Şahitlik ettikleriniz) zengin veya fakir de olsalar (adaletten
ayrılmayın). Çünkü Allah ikisine de daha yakındır. (Onları sizden çok kayırır.)
Öyle ise adaleti yerine getirmede nefsinize uymayın. Eğer (şahitlik ederken
gerçeği) çarpıtırsanız veya (şahitlikten) çekinirseniz (bilin ki) şüphesiz
Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. (Nisa Süresi, 135)
Hz.
Peygamber’in hak anlayışında asla haksızlığa ve iltimasa yer yoktur. Adalet ve
hakkaniyetin gereği ne ise o yapılacaktır. Bu noktada hiç kimsenin ayrıcalığı,
imtiyazı söz konusu değildir. Nitekim Mahzum Kabilesi’nden hırsızlık yapan bir
kadına Hz. Peygamber’in verdiği cezayı düşürmesi için, kadının akrabaları
Rasulüllah’ın çok sevdiği Üsame’yi aracılık etmesi için gönderirler. Rasulüllah
(s.a.s.) Allah’ın hudutlarından birisi için aracı olduğundan dolayı Üsame’ye
sert çıkar ve ardından halka bir hutbe irat eder. Hutbesinde önceki kavimlerin
güçlü kimseler çaldıklarında bırakıp, zayıflar çaldıklarında had uygulamaları
yüzünden helak olduklarını belirttikten sonra “Kızım
Fatıma da olsa, mutlaka cezalandırırdım.” (Abdurrazzak, X, 201-2, no: 18830-1;
Buhari, Enbiya, 18, IV. 213-4; Müslim,
Hudud, 8-11, II. 1315-6; Ebu Davud, Hudud, 4, no: 4373, IV. 537.) buyurur.
7- Komşuluk haklarına son derece önem verirdi.
Peygamber Efendimiz komşulukla
ilgili, en sahih meşhurlar arasında yer alan hadislerinden birinde şöyle
buyurmuştur: “Cebrail bana komşuya iyilik etmeyi
durmaksızın tavsiye edip durdu. Öyle ki, komşuyu komşuya mirasçı kılacak
zannettim.” (Buhârî, Edeb 28; Müslim, Birr 140,141.) Rasul-i Kibriya
Efendimiz’in “Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse komşusunu rahatsız
etmesin.” (Buhârî, Edeb 31; Rikâk 23; Müslim, Îman 74, 75.) ve “Allah’a ve
ahiret gününe iman eden kimse komşusuna iyilik etsin.” (Müslim, İman 77.)
anlamındaki hadis-i şerifleri bu hukuk ve ahlakın Müslüman milletimizin
fertlerinde yerleşik hal almasının temelini oluşturmuş ve “komşuluk
kardeşlikten ileri”, “komşuyu komşudan sorarlar” gibi hikmetli atasözlerimizle
bu yöndeki anlayış, kavrayış ve davranış ölçülerimiz, kurallarımız şekillenip
topluma yön ve istikamet tayin etmiştir. Hz. Peygamberin ahlakından örnekler. Müslüman
Türkler yakın zamana kadar her ırk, her renk, her din, her mezhep, her meşrep
ve her sosyal sınıftan komşularıyla çok iyi ilişkiler kurmuş ve gıpta edilen
örnekler sergilemişlerdir. Bu gerçek, Osmanlı coğrafyasını dolaşan yabancı
seyyahların bile dikkatini çekmiş ve takdirini toplamış, onların birçoğu
yazdıkları hatıralarda bu hakikati dile getirmiştir. Yine Hz. Peygamber (sav)
bir Hadis-i Şeriflerinde;“Ey Müslüman hanımlar!
Alıp verdikleri bir koyun paçası olsa bile, komşu hanımlar birbirleriyle
hediyeleşmeyi küçümsemesin.” (Buhari, Hibe 1; Edeb 30; Müslim, Zekât 90.)
buyurmuşlardır., “Allah katında komşuların en
hayırlısı komşularına en çok iyilik eden kimsedir.” (Tirmizî, Birr 28.)
Ebu Hüreyre diyor ki: Nebiyy-i Ekrem Efendimiz
bir defasında; “Vallahi iman etmiş olmaz. Vallahi
iman etmiş olmaz. Vallahi iman etmiş olmaz.” diye 3 defa tekrar etti. buyurdu.
“Kim iman etmiş olmaz ya Rasulellah?” diye sordular. “Yapacağı fenalıklardan
komşusu güven içinde olmayan kimse.” buyurdu. (Buhari, Edeb 29; Müslim, İman
73.) Müslim’in rivayet ettiği bir hadiste de Peygamberimiz: “Yapacağı fenalıklardan komşusu güven içinde olmayan
kimse cennete giremez.” buyurmuşlardır. (Müslim, İman 73.)
8- Hataları affederdi.
Abdullah bin Ömer’in anlattığına
göre bir adam Hz. Peygamber’e (sav) gelerek, ‘Ey
Allah’ın Resulü! Hizmetçiyi (işlediği hatadan dolayı) kaç kez affedeyim?’ diye
sordu. Hz. Peygamber (sav) sustu. Ardından adam ikinci defa; ‘Ey Allah’ın
Resulü! Hizmetçiyi (işlediği hatadan dolayı) kaç kez affedeyim?’ diye sordu.
Resulullah bu sefer şöyle buyurdu; ‘Her gün yetmiş kere’ (Tirmizi, Birr, 31)
Mekke’nin
fethi günü, ‘Ey Kureyşliler, şimdi benden sizlere nasıl davranacağımı
bekliyorsunuz?’ Müşrikler; ‘Senden iyilik bekliyoruz. Çünkü sen asil bir kardeş
ve asil bir kardeş oğlusun’ dediler. Resul-i Ekrem onlara; ‘O halde tıpkı Yusuf
Peygamber gibi ben de, ‘Bu gün kınama yok. Allah sizi bağışlasın, O
merhametlilerin en merhametlisidir’ (Yusuf Süresi 12/92. Ayet) diyorum:’ dedi
ve ekledi, Haydi gidin hepiniz serbestsiniz. (Beyhaki, Es-Sünen-i Kübra, IX,
195
9-Tevazu sahibiydi.
Tevazu insanı yüceltir, kibir ise alçaltır. Abdullah bin Mes’ud’un
anlattığına göre, bir gün Hz. Peygamber (sav), ‘Kalbinde
zerre kadar kibir bulunan kimse cennete giremez’ buyurdu. Bunu duyan bir adam,
‘Ama insan elbisesinin ve ayakkabısının güzel olmasından hoşlanır! Deyince,
Allah Rasulu; ‘Allah güzeldir, güzelliği sever, Kibir ise hakikati inkar etmek
ve insanları küçük görmektir’ buyurdular. (Müslim, İman, 147) Mekke’nin
fethi günü Mekke’ye mağrur bir komutan edası ile değil de Allah’ın verdiği bir
nimete şükretmenin bilinci ile başını öne eğerek girmişti. Mekkeliler Safa
tepesinde toplanmış, ona bağlılıklarını bildiriyor ve insanlar Nasr süresinde
müjdelendiği gibi bölük bölük islam ile şerefleniyorlardı. O sırada bir kişi
Efendimize yaklaştı. Belli ki o da sevincini ifade edecekti. Ancak bu büyük
insanla karşı karşıya gelmek ve onunla konuşmak kendisini o kadar
heyecanlandırmıştı ki adam birden titremeye başladı. Hz. Peygamber (sav) ona; Sakin ol. Heyecanlanma ve korkma. Ben bir kral değilim.
Kureyş kabilesinden kurutulmuş et yiyen bir kadının oğluyum; buyurarak adamı
rahatlatmıştı. (İbn Mâce, Et’ime, 30) (hadislerle İslâm, 3. cilt, s. 331)
10- Eşlerine karşı son derece sevgi
ve nezaketle davranırdı.
Eşlerini sevdiğini bizzat ifade ederdi. Aynı zamanda eşlerine
kendilerinde bulunan faziletlerini ihsas ettirir ve söylerdi. Hayvana binmesi
için yardımcı olma gibi (Buhari, Megâzî 38) sevginin bir yansıması olarak kabul
edeceğimiz nazik davranışı yaparak, aradaki sıcaklığı pekiştirirdi. Bir gün
kendisini yemeğe davet etmişlerdi de, O Nezaket Âbidesi (s.a.s.), böyle bir
davete katılmasının şartı olarak: “Hanım da olursa” kaydını koymuştu. (Müslim,
Eşribe 139). Hz. Peygamberin ahlakından örnekler Uzun süre yanlarında kalan
Enes b. Mâlik, Hz. Peygamber’in aile ilişkilerini çok kısa bir şekilde şöyle
anlatır: “Aile fertlerine karşı Hz. Muhammed’den
daha şefkatlisini görmedim.” (Müslim, Fedâil, 63)
Peygamberimiz de şöyle buyurur: “En hayırlınız, ailesi için hayırlı olandır. Bana gelince
ben, aileme karşı sizden en hayırlı olanınızım.” (İbn Mâce, Nikâh, 50) Zarafet,
nezaket ve yumuşaklığın öneminin anlatıldığı hadislerde şu ifadeler dikkat
çekicidir: “Allah Refiktir, bütün işlerde rıfkı
sever.” (Buhârî, İstitâbe, 4) “Yumuşak huydan yoksun olan, iyilikten de yoksun
olur.” (Müslim, Birr, 23
Özet
Bir genelleme yapılabilirse, insanlığın sahip
olduğu ne kadar fazilet varsa onun hayatında görmek mümkündür. Kısaca birkaç
örnek vermek gerekirse; daima güler yüzlü ve tatlı sözlü idi. İnsanların en
cömerdi idi. Ev işlerinde eşlerine yardım eder, koyun sağar, elbisesinin
söküğünü diker, evi süpürürdü. Komşularına eziyet etmez bilakis iyilik ederdi.
Küçükleri sever, büyüklere saygı gösterir ve hürmet ederdi. Özet-3 Her zaman ve
her yerde doğruluktan yana olduğu gibi arkadaşlarını da doğruluğa teşvik
ederdi. Kendisi için istediğini başkası için istemeyenin gerçek mü’min
olamayacağını ifade ederek ahlaki konularda genel geçer olan evrensel kuralı
koymuştu. Misafirlerine muhakkak ikram eder, tevazu ve hoş görüden asla
ayrılmazdı. Bunun yanında, reziletler diye sınıflandırılan çirkinliklerin ise
hiç birini kendinde taşımıyordu. Sonuç Hz. Peygamber şöyle buyurmuşlardır. “Müminlerin
iman bakımından en mükemmel olanları ahlakı en güzel olanlarıdır” (Ebu Davud,
Sünnet, 15. V, 60
Ahlaki ilkeleri nelerdir
YanıtlaSilCanım peygamberimmmmmm
YanıtlaSilHerkes aslında onu seviyor sevmeyen bilmediği için ve yanlış bildiği için sevmiyor.
YanıtlaSil*peygamerim seni çook seviyorum*
YanıtlaSilşu saçmalıklar ödev olmasa 10 saniye katlanmam xD
YanıtlaSil